11 Ağustos 2012 Cumartesi

Hayatımın son 1.5 yılı 12

merhaba arkadaşlar;
hayatımın son 1,5 yılını anlatmak istedim. biraz rahatlamak adına ve de dertleşebiliriz diye düşündüm. aşk, acı, aldatılma, nefret dolu bir 1,5yıl ve yanlışlarla doluu

anlatmaya en baştan başlayacağım arkadaşlar sonra başlıklara geçeriz. 2008 yılında 5 arkadaş üniversite için lüleburgaz’ dan tekirdağ’ a geldik. güzel bir ilk yılın ardından hayatımın dönüm noktası diyebilirim. 2. yılda ilk kez birisine aşık oldum. kıza açıldım kabul etmedi, peşinden koşmalar, ilk aşk olduğu için belki, red edilmenenin verdiği dayanılmaz acılar vs. 2. yılın sonuna doğru beni de bir heyecan sarmıştı bu heyecan okul bittiği için değil ilk aşkımı bir daha göremeyecek olmamdan dolayıydı…

zor olsada lüleburgaz’ a döndüm okul bittiğinde. fakat hem tekirdağ’ a çok alıştığımdan olsa gerek hem de sevdiğim kızın orada olmasından lüleburgaz da çok sıkılıyordum günlerim sadece evde televizyon izleyerek geçiyordu. tekirdağ’ a bir yol bulup tekrar gitmem gerekiyordu ama nasıl?..

bölüm1: 2. Tekirdağ maceram,

bir çok arkadaşıma haber verdim, tekirdağ’ da ev arkadaşı arıyordum. aileme de sunabileceğim geçerl bir sebebim vardı; okulum bitmemişti tekirdağ’ da olursam hem derse girer hem derslere girdiğim için başarılı olmakta zorlanmazdım. aynı zamanda çalışmaya ve ailemden para istemeyeceğime söz verdim. gene de ailemi ikna etmem zor oldu, zaman zaman bağırışma noktasına kadar geldik, annemle olsun, babamla olsun. bir şekilde onlarıda ikna ettikten sonra…

yaklaşık 1 ay kadar geçmişti ki bir ev arkadaşı buldum, şansıma halen tekirdağ’ da kalmaya devam eden bir arkadaşım daha vardı oda yanıma gelmeyi kabul etti ve müstakil bir ev kiraladık 3 kişi. şimdi tek bir sıkıntı vardı; iş bulmalıydık…

içimizden biri zaten çalışıyordu adı semih. diğer arkadaşım gökhan ve benim işimiz yoktu. 2 ya da 3 gün bütün tekirdağ’ ı alt-üst ettik, ne iş olsa yapacaktık. en sonunda çarşıda gezerken metro turizm yazanesinin camında bir iş ilanı gördük. içeriye sorduk otogarda başvuru yapacaksınız dedi. biz de otogarın yolunu tuttuk tabi hemen. ben başvuru yaptım, gökhan sen gir eleman lazımsa beni de söylersin dedi. müdürle görüştük yarın gel deneyelim dedi. şartları sordum sabah 9 akşam 6 saatleri arasında, yemek yok, hafta tatili yok, resmi tatil yok, sigorta yok ve ilk 1 hafta deneme süresi yövmiye yok, beğenilip kalırsam günlük 20 lira verdi ekim 2010 yılı. ister istemez kabul ettim. yazanede bilet kesme işi bildiğin bankocu yani.

belki de hayatımı değiştiren ve yön veren 2. olaydır metro turizmde çalışmam. neyse işe başladım bir eleman daha alınacakmış ben tabi hemen gökhanı söyledim. gelsin dediler oda başladı ve deneme sürelerini geçtik artık resmi bankocuyduk. çok güzel bir ortamı vardı çok sevmiştim işimi ve kısa zamanda işin kurdu olmuştuk. çok sevdiğim nigar ablam, bir diğer bankocu orçun abim (şimdi hatayda asker) bu iki güzel insanı tanımıştım. mutluydum orda.cuma günleri, üniversite öğrencilerinin evlerine döndüğü gün müthiş bir yolcu kapasitesi, ardı ardına ek seferler vs derken güzel kızlar ve onlarla muhabbet etme şansı…

2

bölüm2: yeni bir aşk,
tarih 12 kasım 2010 kurban bayramına sanırım 3 ya da 4 gün vardı, yoğun bir günün ardından 2 bira alıp eve geldim, yemekten sonra aldım biraları açtım bilgisayarıda facebook a girdim; tanımadığım bir kızdan arkadaşlık isteği gelmiş. kabul ettim hemen ardından yeni bir mesaj geldi gönderen o kızdı sanki beni tanıyormuş gibi ‘nabıyon bakalım?? işler nasıl mert bey?’ yazmış bende ‘kim olduğumu ve nerede çalıştığımı biliyorsunuz heralde’ yazdım. çalıştığımız yerde yaka kartlarımız vardı isim soy isim yazıyordu. kızın cevabı aynen şöyle; ‘evet biliyorum yaka kartın sağolsun’ şaşırdım ben tabi ilk defa böle birşey geliyodu başıma. resimlerine filan baktım çokta güzel bir kızdı.

kız beni baya takip etmiş, biletlerini hep benden almış ama ben hiç farkında değilim tabi bunların. o zamanlar hala platonik aşkımın acısını çekiyorum. bayram geldi kızla muhabbetimiz facebook üzerinden devam etti bayada canımlı bebeğimli konuşuyoruz filan böyle yaklaşık 1 ay devam ettik. ben sanki etkilenmiş gibiydim kızdan ama henüz kızı yüzyüze görmemiştim bile. artık vardiyeye geçmiştik yazanede ana kasa denilen otobüs hesaplarının verildiği, bütün şubelerin hesaplarının toplandığı ve biletleri edit işlemlerinin gerçekleştiği bilgisayara geçmiştik. 2 vardiya şeklinde çalışıyorduk 06:00 – 15:00 ve 15:00 – 22:00 şeklinde. ben öğlenden sonra gitmiştim o gün işe. bende ki şans işte kız sabah otogara gelmiş memleketine gitmek için biletlerin almış, beni sormuş filan. sonra bana mesaj atmış ben haftasonu çaycumaya gidicem, biletleri almaya geldim ama sen yoktun diye.

bunun gideceği gün geldi gene cuma günü o günde sabahçıyım 3 te çıkıcam kzın arabası tekirdağdan 5 te kalkıyor. o günde müthiş bir yağmur ikimizde bir romantiğe bağlamışız bir birimize güzel şeyler söylüyoruz filan. kız diyor gelsene benimle istanbula kadar, hemen baktım arabasında yer varmı diye araba dolu. saati değiştirmeyi düşündüm bu seferde istanbuldan çaycumaya yer yok. yer yok senin arabanda malesef eşlik edemicem dedim. hadi ya üzüldüm dedi bu.

benim kafada böyle cinliklere çalışır ya onun arabasının varış saatinden önce istanbula varan bir arabayla stanbula gidicem otogarda indiği anda karşısına çıkar süpriz yaparım dedim. hemen listeleri kontrol ettim bütün arabalar dolu. çıkış saatimde hareket etçek olan arabanın kaptanına rica ettim abi hıstes koltuğu boş mu diye. adam oraya bile yolcu almış arkadaş. ama ben seni götürcem dedi istanbula. nasıl diye sordum yatak kısmı boş girersin oraya dedi. böylece yatakta istanbula gittik.

istanbul otogara vardım ben neyse bu herşeyden habersiz konuşuyoruz havadan sudan öyle. arabası geldi kızın indi arabadan aman allahım bu ne güzellik diye geçirdim içimden, resimlerinden çok daha güzeldi. kavalunu almak için bagaja yöneldi.o sıra gittim yanına ve merhaba dedim. bu bir şaşırdı anlatamam o anda onu öyle görünce bende sevindim tabi. aldım bavulunu çaycuma arabasının kalkacağı perona doğru yürüyoruz beraber. ikimizde çok heyecanlıyız,ikimizde konuşmakta zorlanıyoruz. birbirimizi tanımaya çalışıyorz, sorular soruyoruz birbirimize güzel bir geceydi. arabasının hareket saati yolcu ettim gitti bu. çok geçmeden mesaj geldi çok teşekkür ederim çok mutlu oldum eski sevgilim bile bana böyle bir süpriz yapmadı demiş.

sanırım yeniden aşık olmuştum hemde bu sefer karşılıklıydı üstelik. hayatımın en mutlu olduğumu sandığım dönemi beni bekliyodu diye düşünüyordum artık. birisini seviyorum o da beni seviyordu. haftabaşı geldi tekrar tekirdağa kız. bende çarşı yazanesinde çalışmaya başlamıştım artık. rahattı orası ne müdür vardı başımda ne patron. o istanbulda karşılama süprizinden sonra yanıma gidip gelmeye seni görmediğim gün iyi geçmiyor demeye başlamıştı. hala adını koymamıştık ilişkimizin sevgili mydik yoksa arkadaş mı?

3

bir gün okuldan çıktıktan sonra yazaneye yanıma geldi sana bişey anlatçam dedi. buyur dinliyorum; eski sevgilisiyle evlenme noktasına geldiğini fakat bazı olaylar olduğunu (orasını tam anlatmıyor), eski sevgilisnin bıçak çektiğini ve mahkemelik olduğunu anlattı. söylediğine göre bu olay onu çok etkilemiş sevgiye olan güvenini yitirmiş. hemen arkasına ekliyor; yanlış anlama bu sana özel bir şey değil ben bu olaylar üzerine korkuyorum artık birisini sevmeye, kmseyi sevemem ben. bana biraz zaman ver seni sevebilirim diyor. o gün bunları anlattıktan hemen sonra ayrıldı yanımdan.
değişik bir duygu içimi kapladı ulan dedim yoksa genemi tek taraflı… 1-2 gün içinde her şey normale döndü gene eskisi gibiydik sevgili değildik ama gene sürekli yanıma gidip geliyor birbirimize karşı canımlı, bebeğimli konuşuyor hatta bazen araya seni seviyorumlar sıkıştırıyorduk. bu böyle yaklaşık 3-4 ay devam etti. ben bir kaç kere daha istanbula gittim onunla her şey güzel gidiyordu mutluydum yada mutlu olduğumu düşünüyordum. ta ki…

bölüm3: seni sevemedim,

bu arada görüşmelerimiz sürekli çalıştığım yerde oluyor, yarım saat ya da bir saat oturuyordu yanımda. dışarı gezmeye çağırıyorum gelmiyordu sürekli bir bahanesi vardı. ama genede yanıma geliyordu ya o yetiyordu bana. elini dahi tutamamıştım…

bir gün gene sabah saatleri, mesaj attım günaydın diye. 1-2 saat cevap vermedi bu. öğlene doğru bir mesaj geldi uzunca yazmış ve demişki mert ben çok uğraştım ama seni sevemedim sana özel bir şey değil daha önce de dediğim gibi ben kimseyi sevemiyorum. seni daha fazla üzmek istemiyorum lütfen bana aşık olma ama arkadaşın olarak her zaman yanındayım vs vs… ben bunu okuyunca çok kötü oldum tabi ağladım ya yazanede resmen ağladım ve gelen müşterilere o şekilde cevap vermeye çalıştım. çok duygusal biriyimdir çok çabuk herhangi bir şeye ağlayabilirim.

o günde çok ağladım gene aynı şey olmuştu karşılıkızdı aşkım bir kez daha o sıralar başladım sigaraya işte. ve buna mesaj yazdım. artık zaman ver de demiyorsun yani. bir dünya da yalvardım. yapma etme gitme çok sevdim seni bir şans ver diye. bu hep yaptığım bir hatadır daha sonra ki ilişkimin sonunda da yaptığım. olmaz mert kimseyi sevemem ben diyordu. bende o zaman hoşçakal dedim arkadaş olarak kalamayız dedim. saçmalama dedi her zaman senin yanındayım dedi.

o günden sonra gene bir nebze konuşmaya devam ediyorduk ama tabi soğuktuk birbirimize karşı yazdığım mesajlara cevap vermiyordu ya da kaçamak cevplar veriyordu. her sabah ona günaydın mesajı atıyordum ama cevaplamıyordu beni. bir akşam çarşıda onu iki erkekle gördüm iyi akşamlar deyip geçtim yanından. farkettirmedim ama yıkılmıştım ben onu erkekle görünce sevgilisi olduğunu düşündüm. daha sonra mesaj geldi kusura bakma seni kardeşim ve dayımla tanıştıramadım dedi. içim rahatlamıştı inanmıştım ama anlattığı her şey gibi onunda yalan olduğunu daha sonra anlıcaktım.

bu sıralarda daha çok sigara içmeye başlamıştım paket alıyordum artık kendime. gene bir bunalım halindeydim. aynı zamanlarda bizim patron otogardaki yazaneyi 24 saat açık tutmaya karar vermiş gökhanla ikimizde sürekli gececi olacaktık bir hafta o bir hafta ben. aynı zamanda yaz yaklaştığı için yetiştirmek üzere yeni elemanlar alıyordu. 2 tane kız başlamıştı birisi sürekli çalışıyor biride sadece haftasonları. işte o kızlardan birinin daha sonra sevgilim olacağından habersizdim.

4

bölüm4: arkadaş olarak ekle,
24 saat çalışma uygulamasının ilk haftası sona ermiş gökhandan sonra gececi olma sırası bendeydi 23:00 da vardiya alıp 07:00 da bırakacaktım. gece rahatı gece yolcuları oldukça azdı internet serbestti televizyonda vardı. işe geldim vardiyayı almak için gökhan gitmeden bir çay sigara yapalım dedi arabalardan çay kahve kek ne varsa alıyoduk ikramlardan iyidik yani. kahve makinasıda almıştıksu kaynatmaya. neyse yaptık çayları yaktık sigaraları içerideyiz tabi kimse yok nasıl olsa uzatıyoz ayakları internet+televizyon takılıyoz öle.

tarih tam olarak 4 nisan 2011 facebook a girdim kız ordamı diye bakayım dedim. aman allahım oda ne arkadaş olarak ekle diyor. başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş, dünyam yıkılmış. aslında beklenen bir sondu. o gece sabah nasıl oldu hala hatırlamıyorum. o gece hiç birşey yazmadım ona. sabah olduğunda bir hoşçakal demeyecek kadar mı nefret ettin benden dedim. verdiği cevap yıkılmış dünyamı daha da yıkmıştı. bana bir daha mesaj atma yazmış.

inanılmaz bir acı çekiyordum, ne uyku uyuyabiliyor ne de yemek yiyebiliyordum. 2 günde uyuduğum toplam saat 4 tü hiç uyumuyordum yemek yemiyordum, canım istemiyordu sanki bir şeyler yesem kusucam. facebooktan silme olayının ardından arkadaşla sahile indik gezmeye ve dertleşmeye bir de ne göreyim bir şok daha o ben kimseyi sevemiyorum, aşık olamam diyen kız sahilde el ele birisyle geziyor. işte o an ölmek istedim. bu kadar acı çok fazlaydı taşıyamıyordum artık. hayatım dediğim uğruna canımı feda edebileceğim kız bana yalan söylemiş, ben elini bile tutmaya kıyamazken o başka biriyle el ele gezip etrafa kahkahalar atıyordu ona gözükmeden direk eve gittim o gün.

evet belki aldatma sayılmaz sevgili değildik ama beni gene de çok etkilemişti bu olay. çok sevmiştim onu. kız aynı zamanda kardeşimin facebook unda da ekliydi ertesi gün şifreyi istedim verdi şifreyi baktım. bilmemkimle ilişkisi var. bana faceimde sakın bir şey paylaşma kardeşim ve dayım görürse çok kötü olur diyen kız face de ilişki yapmış ve her tarafı sevgi sözcükleriyle doldurmuş. ilişkisi olduğu elemana baktım bir ortak arkadaşımız var, ortak arkadaşa baktım otogarda ulusoy yazanesinde çalışan gene çok sevdiğim bir abim. öbür gece yanına gittim bu eleman kim diye sordum noldu diye sordu hemen kız meselesimi dedi. evet dedim. işte o gece bir insanın ne kadar iğrençleşebileceğini öğrendim.

bölüm5: yalanlar üstüne kurulan bir dünya,

başladı anlatmaya; aynı evde kalıyorlarmış kızın ilşkisi olduğu çocukla p.çin tekiydi diyor. yeni bir kız bulmuş sürekli eve atıp odalarına kilitleniyolarmış kız gittikten sonrada çocuk nasıl vurduğunu anlatıyormuş. başta o kızın benim sevdiğim kız olabileceği aklıma gelmedi iki kızımı idare ediyomuş abi dedim. onu bilmem dedi eve attığı kızı tarif etti, kızın nereli olduğunu filan söyledi aman allahım inanamıyorum anlattığı kız benim canımdan çok sevdiğim, elini bile tutmaya kıyamadığım kız. gene abimin anlattığına göre 1 aydan fazla süredir beraberlermiş, kız sürekli bunların evindeymiş, elemanda kızın iyi parasını yiyormuş (kız zengindi). bir süre sonra bunlar elemanı evden kovmuş eve sürekli kız atıyor diye.

duyduklarıma inanamadım, bir insan bu kadar iğrençleşemezdi, 2 gün içinde yaşadıklarım ve kızın hakkında öğrendiklerim çok ağır şeylerdi. uykunun ne demek olduğunu unutmuştum artık aynı zamanda yemek yemeyide öyle. abartısız söylüyorum tam 48 saat ağzımdan bir lokma geçmemişti, 48 saatin ardından arabanın birinde kek almıştımsadece o. sadece sigara içiyordum artık. ev arkadaşlarım ve iş arkadaşlarımda durumuma çok üzülüyordu nigar ablam hep destek oldu sağolsun öz ablam yerine koyuyorum onu müthiş bir insandır. ev arkadaşlarım ise olum kızın nasıl biri olduğunu öğrendin unut artık yeter diyorlardı.

yaklaşık 2 ay sürdü bu bitkisel hayatım…

5

bölüm6: yeni birisi,
gene gececi olduğum bir gün sabah oldu çıkış saatim geldi, benden vardiyayı alacak olanda yeni başlayan kızlardan biri, o da nkü de okuyor ve sadece haftasonları çalışıyordu. saat 7 oldu gelen giden yok, saat 8 oldu gelen giden yok, arıyoruz telefonu kapalı. ben dedim artık gelmicek heralde saat 9 oldu hala yok, ben aldım bir sigara çıktım kapıya sigarayı yakıcam baktım bu koştura koştura geliyor. ben tabi dalga geçiyom; tam zamanında geldin he sigara yakıyom ya benden başka kimse yok zaten geç dedim çabuk yap hesabı al kasanı ben kapıda sigara içiyom. bu tabi acemi daha hesabı yapamadı bir türlü yardım istedi benden bekle dedim sigara içeyim gelicem.

neyse yaptık hesabı çıktım ben eve gidiyom yatmaya. ben etkilenmiştim kızdan haftasonlarını bekler oldum artık. kimseye sölemedim ama. mayıs sonlarıydı geceden çıktım eve gittim yattım 12 de kalktım hala uyku problemlerim devam ediyor. önümde koca bir gün var nabıcam ulan ben koca gün? evde geçmez dedim saat 2 gibi taktım kulaklığıda çıktım dışarı, çarşı yazaneye uğradım nigar abla ve o yeni kız orda. ben çay söyledim nigar ablayla sigara içtikten sonra nigar abla otogara döndü otogara. o kız hala orda, ben ve bankocu o zaman yeni başlamıştı o da mustafa beraberiz. muhabet ediyoz normal.

o gün kızla baya muhabbet ettik, ayrılacağım zaman telefon numaramı istedi benden. o anda itibaren herşey çok hızlı ilerledi; sürekli mesajlaşmaya başladık, akşamları da skype aracılığı ile görüntülü konuşuyorduk. sürekli ilgileniyordu benimle, benden bişeyler beklediği belliydi ama cesaretim yoktu. gökhan lüleburgazda iş bulup taşınmıştı 2 kişi kalmıştık, en büyük destekçimdi benim o, kafaya koymuştum bende dönücektim burgaza e okullar kapanmak üzereydi kız memleketine gidicek ve 2 ay göremeyecektim onu. ayrı şehirlerde yürümezdi, üstelik acımda henüz taze idi.

ben ona lüleburgaza taşıncam dedikçe gitme diyordu, yok gidicem artık burda durmamın bir anlamı yok diyorum tamam git sürekli yanına gelirim bende diyordu. artık otogardaydım 24 saat uygulasıda gökhan bırakınca son buldu eleman eksikliğinden dolayı. akşamcı olduğum hafta sürekli müdür ve patron gittikten sonra yazaneye geliyor 22:30 a kadar ikimiz kalıyorduk. tabi bu arada çok samimiydik hep sakız fallarını getirirdi bana 3 vakte kadar kısmeti varmış filan. bir gece benimde sevgilim var biliyon mu dedi. hadi ya dedim. surat ifadem değişti tabi. hayali dedi onunda adı mert dedi. ben bi güldüm mutluluklar dilerim dedim. )

mutluydum sanki yanında, benimle ilgileniyordu en önemlisi acımı unutturmuştu bana, bişeyler hissediyordum sanki, yoksa seviyormuydum? finaller başlamıştı artık 2 hafta sonra memleketine gidicek. gitmeden bir gün dışarı çıkıp gezelim mi dedim olur tabi dedi. ertesi gün nigar ablaya rica ettim sabahçı olabilirmiyim bu hafta içinde bir günlük dedim ayarlarız dedi. akşam gitmeden öncede perşembeydi sanırım neyse perşembe günü gündüzcü olursun dedi. haftasonları kaçarım yoktu en iyi elemanı gökhn gittikten sonra bendim, haftasonları özellikle öğlenden sonra o yoğunluğu acemi bir eleman kaldıramazdı. mesaj attım kıza perşembe günü müsaitim sende müsaitsen çıkabiliriz diye, tamam olur dedi. saat kararlaştırdıktan sonra perşembe günü buluştuk. o günün daha sonra unutamayacağım bir gün olacağı aklıma gelmezdi.

ilk planımız tekira avm deki cinemaya gitmekti. yanlış olmasın ama filmin ismi düğün hediyesiydi. aldık biletlerimizi, geçtik salona filmin başlamasını bekliyoz derken başladı film bir yarım saat filan geçti o başını omuzuma koyduya, kalbim sanırım yerinden çıkıcak, hani saat dursun ya da film hiç bitmesin moduna girersiniz ya aynı öyleydim. bende yasladım başımı başının üstüne mutluydum hemde çok, sanırım tekrar aşık olmuştum.

film bitti, bir sonraki planımız sahile gitmek. yürüyerek indik sahile, başta sahilde ki tezgahları gezdik kız milleti tabi takı toka bakmadan olur mu hiç? tezgahın birinde anahtarlıklar vardı tahtadan üstüne yakılarak birşeyler yazılmış, kimisinde aşk sözleri, kimisinde dostluk. ben buna canım arkadaşım yazılı bir anahtarlığı uzattım bunun suratı bir bozuldu görmeniz lazımdı. en sonunda hiç bir şey almadan ayrıldık tezgahtan.

6


sonraki durağımız lunapark; önce dönme dolaba bindik, tenhaydı lunapark neyse başladık biz dönmeye 5 dk oldu durmuyo 10dk oldu durmuyo, dönme dolabı kontrol eden adama bakıyoz devam devam diyo, anladı heralde bişeyler olduğunu adam. ) en sonunda durdurdu indik, gondola binelim mi dedim, ben korkarım dedi, hadi ya o zaman binmeyelim dedim, tamam ya binelim dedi. aldık jetonları bindik gondola; daha sallanmaya başlar başlamaz bunda bir çığlık bir çığlık, gondol gittikçe hızlanıyor, bu başladı bana sımsıkı sarılmaya. ah o anda benim hissettiklerimi hissetmeniz lazımdı.
lunaparkın hemen arkasında cafe var oraya geçtik, kola ve patates kızartması söledik ama kafein kızda alkol etkisi gösteriyo bildiğin çenesi bir açıldı mübarek durmak bilmiyo. )baştanda sölemedi böyle birşey oldğunu bana ki başka bir şey söyleyelim. tavla oynamayı biliyon mu dedi, hayır dedim, birde tavla öğrendik o gün. bide bunu yendim mi ) sigara paketini çıkardım, sigara yakçam, aldım tek dalı nabıyon dedi, sigara iççem dedim, içemezsin diyo, neden içemem? dedim, içemezsin dedi aldı sigara paketini bereket almıştım bir tanede yaktım onu fitil gibi oldu bu. )

ayrılma zamanı gelmişti artık, çok mutluydum bu gün, tekrarlayalım bunu dedi, bende çok mutluydum, tabi ki tekrarlıcaz dedim. meğer kızın öbür gün sınavı varmış benim yüzümden çalışamamış o dersten kalmış bütünlemelere geldiğinde anlattı tabi bunu.

tarih 6 haziran 2011 belki hayatımın en güzel günü; tekrar bir buluşma ayarladık, cinemaharince aynı plan sahilde gezinti ardından lunapark tabi ben gene gondola binelim dedim korkup bana sarılacak ya. tamam dedi. gene gondol sallanmaya başlar başlamaz bağrış gürültü kopuyo, gondol son hızına ulaştığı anda mert seni çok seviyorum diye bağırmaya başladı. hani kimi zaman gelir dedünyanın en mutlu insanı benim şu anda dersin ya kendi kendine tamda öyleydim o an işte, sanki yeniden doğmuştum. bende seni seviyorum dedim ve sarıldık birbirimize.

7


işte böyle başladı ilişkimiz. tamda türk filmlerinde ki gibi bir başlangıç.
bölüm7: mutluluğu tatmak, sevmek ve sevilmek,

artık aklımda ne burgaza dönme düşüncesi kalmış, ne de ilişkiye başlama korkusu. herşey kendi kendine oluvermişti. artık sadece sevmek, sevilmek ve mutlu olmak vardı. nasılda unutmuştuk sadece 2 hafta bir zamanımız olduğunu. ben otogarda sürekli akşam vardiyasındaydım artık. sevgilim de ( ne kadar da güzel şeymiş sevgilim diyebilmek) hergün sınavından sonra bize geliyor birlikte zaman geçiriyorduk saat 3 e kadar. akşamda 8 den sonra geliyor, 22:30 a kadar gene birlikteydik. hem o işi bildiğinden banada yardımcı oluyordu.

18 haziranda kız kardeşimin nişanı vardı. sende gelsene dedim. aa ne giycem ki ben dedi. sonra gitmiş bu elbise ve topuklu ayakkabı almış. elbise iyi ama bu topluku ayakkabı ne? sen sevmezdin topuklu ayakkabıyı dedim, sende bu kadar uzun olmasaydın deyiverdi. boy farkı vardı aramızda biraz, benim boyum 194cm onun boyu ise benim omuzlarımdan biraz aşağıdaydı (şimdi aklıma geldide senin boyun kaç diye hiç sormadım hee). 3 kişi gelmiştik burgaza nişandan 1 gün önce, bir arkadaşım daha katılmıştı bize, ilk gün gezdirdim burgazı, akşam oldu ailemle tanıştırdım kız arkadaşımı, o gün çirkin şeyler yaşandı; teyzem yüksek bir sesle ilişkimize karşı çıktı.

kız çok üzüldü tabi, teyzemin yaptığı şey çok çirkin, çok saygısızcaydı. kız gider, çağırı beni yanına oğlum bak böle böyle der eyvallah derim ama bu yaptığı şey bana da saygısızlıktı. aldım kız arkadaşımı hiç bir şey demeden çıktım evden. kızın morali çok bozuldu tabi ağlıyordu, ben nişana gelmicem, tekirdağa döncem diye tutturdu. lüleburgazdaki bir arkadaşımın evine geldik, bir türlü ikna edemiyorum illa gidicem ben diyor. ben tabi çok sinirlendim aradım bizi evi sesimi yükselterek; ne yapmaya çalışıyorsunuz siz, bu yaptığınız resmen terbiyesizlik, bir kere de yaptığım şeye saygı duyun. kız gelmek istemiyor eğer onu ikna edemezsem bende gelmiyorum dedim ve kapattım telefonu. yarım saat filan geçmiştik ki ben hala ikna çabalarına devam ediyorum annem aradı, hadi gelmiyomusunuz diyo, nasıl gelelim kızın yüzüne karşı o kadar şey söyledikten sonra. versene sen gelinimi bana deyiverdi annem. söyledimbir türlü konuşmak istemiyor bende açtım hoparlörü şimdi söyle dedim? hadi kızım bak özür dileriz hadi gel bak kızlar kuaföre gidiyor saçlarını yaptırmaya, sende gidersin onlarla. başta biraz nazlandı ama kabul etti en sonunda bende rahatladım tabi.

hemen gittik bizim eve kızlar çıkmış randevu saati gelnce, hangi kuaför olduğunu öğrenip hemen çıktık evden. bıraktık onu kuaföre şimdi ssüslenme sırası bizdeydi. arkadaşımla bizde gittik kuaföre. akşam oldu giyip eve geldik misafirler filan gelmiş kızlar iniyor aşağı kardeşimin arkadaşları filan aralarında kı zarkadaşım, gözlerime inanamadım bu ne güzellik böyle. bir kez daha aşık oldum sanki. kalp atışlarım hızlandı. hani türk filimlerinde olurya kızla oğlan yemeğe gidecektir, oğlan kızı almaya gelirde kızı görünce gözleri fal taşı gibi olmuş, ağız açık bir şekilde ve yavaşlatılmış çekimde kız merdivenlerden aşağıya iner. aynı şeyleri yaşıyordum işte.

ilk dansa kalktık herkesin gözü gelin damatta olması gerekirken ikimizin üzerinde. tüm yaşananlara rağmen güzel bir geceydi bir ara baktım anne ve kız arkadaşım karşılıklı göbek atıyor. daha da bir sevinmiştim yaşanan o olaydan sonra. öbür gün tekirdağa dönme vakti. kızında memleketine gitmesine 2 gün kalmıştı.

döndük tekirdağa üzgündük tabi ayrılık vakti yaklaşmıştı. fakat 1 hafta sonra bütünlemeler başlıcaktı buda bütünlemelere gelebilmek için alttan bir ders bırakmış. ben hem sevindim hem de kızdım. gideceği gün gelmişti.ilk ayrılık çok koymadı güle oynaya ayrıldık nasıl olsa 1 hafta sonra tekrar gelicekti nasıl olsa. çabucak geçerdi 1 hafta ve geçtide. daha sonra açıklanan 2 dersten daha başarısız olmuş ve toplamda kaldığı ders sayısı 3 olmuştu. şansımıza da sınavın biri bütünlemelerin hemen başladığı gün, diğeri bir sonraki gün, sonuncusu ise bütünlemelerin sonbulacağı gün. bu demek oluyor ki 2 hafta daha beraberdik. ve bana öyle bir süpriz yaptı ki. bütünlemeler süresince bende kalıcaktı. gökahn burgaza dönmüş, diğer arkadaşımda karabüğe taşınmıştı, tek kalıyordum ben. resmen karı-koca hayatı yaşıcaktık.

8


memleketinden döndü bu ben nasıl heyecanlıyım ama 2 hafta beraberdik. bir de o sıralar ara kasadaydım yani sabah 9 akşam 6 bütün geceler bizimdi yani. ama arkadaşlar işten gelirsin sevdiğin seni kapıda karşılar hoşgeldin hayatım der ya, üstelik yemek yapmış ve sofra da hazırdır. işte o an hissettiklerin dünyanın en güzel şeyidir. o beraber geçrdiğimiz 2 hafta masalsıydı. gerçi yaşadığımız her şey masalsıydı, bu yüzden masalım derdim ona.
bölüm8: 2 aylık uzak kalma,

gitme vaktinin geldiği gün tekirdağdan 23:30 arabasıydı ikimizde hüzünlüydük, 2 ay ayrı kalacaktık, nasıl geçerdi bu 2 ay? kalkış saatine 1 saatimiz vardı sahildeki parkın çimlerine uzandık daha doğru ben oturdum o uzandı, ikimizinde ağzını buçak açmıyodu. bir baktım ağlıyor, göz yaşları süzülüyor boncuk boncuk, yanaklarından. sildim göz yaşlarını ellerimle; üzülme bitanem bedenlerimiz ayrı kalsada ruhlarımız, kalplerimiz hep beraber… hem 2 ay dediğin nedir ki gelir geçer. o ağlamayı kesti bu sefer ben başladım ağlamaya. hani 2 ay kısacık bir zamandı diyordun? uzun birtanem, çok uzun bir zaman. seni çok özlücem…

o gece arabaya bir binişi vardı ki içim parçalandı, bir an olum dedim ya tut kolunda indir arabadan ya da atla sende git beraber. ama hiç birşey yapamadım el sallamaktan başka. gitmişti işte 2 ay ayrıydık, üstelik ayrılalı 1 saat olmamışken daha özlemiştim onu, ellerini, saçlarını… kısa zamanda o kadar güzel vakit geçirmiştik birbirimizin parçasıydık sanki.

günler ağır bir şekilde ilerliyordu telefon, internet aracılığıyla sürekli konuşuyorduk, birbirimizi ne kadar özlediğimizi söylüyorduk. bir gece iş çıkışı bana öyle bir mesaj atmıştı ki; senle uyumak kadar güzel birşey yok, kokunu duymak o kadar güzel ki bana sarılmanı özledim. senle herşey o kadar güzeldi ki aşkım burda olmak bana çok zor geldi. sanki döndüğümde sen olmucakmışın gibi geldi, sanki rüyaymışta ben uyanmışım gibi. eğer benim için bir rüyaysan sevgilim beni hiç uyandırma. şu anda bunu yazarken bile kendimi ağlamamak için zor tutuyorum. ilk okuduğumda da aynısı olmuştu ne yazacağımı ne cevap vereceğimi bilemedim, defalerca okudum.

aşktı bu yaşadığımız şey, aşkın ta kendisiydi, hem de mutlu bir aşktı bizimkisi. kim demiş? mutlu aşk yok diye vardı işte birbirimize deli gibi aşıktık ve mutluyduk. o an sadece seni çok seviyorum bitanem yazabildim. mutluğu ve aşkı hissetmiştim ta doruklarıma kadar, tutulmuştu her yerim, ellerim, ayaklarım, beynim, kalbim. o anda olan tekşey o ve onun sevgisiydi. dedim ki kendi kendime bu kız benim ömrümün geri kalanına eşlik edicek olan kızdı. hayatımı ona adayacaktım. biliyorsunuz şimdi ki zamanda aşklar hep yüzeysel ve cinsellik üzerine kurulu. çiftler el ele tutuşuyor ama kalplerinde sevgi yok, göz göze bakışıyorlar ama gözlerinde sevgi yok. boş yere verilmiş vaatler sadece güzel zaman geçirmek için kirletilmiş sevgiler…

böyle işte birbirimize özlemle geçiyordu günler bir o kadarda ağır. bir pazar günü patronla vaga ettim ve işi bıraktığımı söyledim çıkardım üstümü nigar abla tuttu beni, patronla konuştu ikna etti onu otur yerine nereye gidiyon dedi. neyse ben gene çalışmaya başladım kız mesaj attı; aşkım iyi misin? içimde sıkıntı var. o gün öyle şaşırdım ki o mesaja. resmen hissetmişti olanları. nigar ablaya gösterdim mesajı bak dedim nigar abla, o da şaşırdı hissetmiş kız dedi. o gün bir kez daha anladım beni gyürekten sevdiğini. düşünmem gereken bir şey daha vardı 18 eylül doğum günüydü ne yapacaktım? düşündüm aklıma sadece gerçekleştiremeyeceğim fikirler geliyordu çok güzellerdi ama gerçekleştirmem imkansız. hatta buraya bile konu açmıştım. bir gün aramızda ki muhabette aşkım sen niye yüzüm takmıyon diye sordu. sevmiyorum dedim ben, evlenince de takmıcan diye başka bir soru sordu, o zaman ayrı tabi dedim mecburiyetten takçaz o zaman deyip biraz da dalgaya aldım. peki deyip geçiştirdi.

hediye için bir fikir oluşmuştu artık kafamda yüzük alacaktım, bir çift söz yüzüğü. ama sadece yüzük kutusunu uzatmak hem çok resmi olur, hemde çok boş kalırdı. kalp şeklinde bir kutu aldım, içini gül yaprakları ile doldutturdum ve yüzükleri tek bir gülün dalına geçirdim. böylelikle romantik bir havayıda yakalamış olacaktım. kutuyuda bir güzel süsledim mi tamamdı.


9

büyük gün gelmişti özlem bitiyordu artık akşama tekrar buluşucaktık. çok heyecanlıydım herşeyi tamamladım kutuyu hazırlatıp süslettim, bir küçük pasta aldım. saat sanki daha da yavaşlamıştı bir türlü akşam olmuyordu. otogarda karşılayacaktım onu erken otogara gittim orda zaman daha çabuk geçerdi. otogara gittim nigar abla hani çiçekler nerde deyiverdi. hass oldum bir ara doğru ya kup kurumu karşılayacaktım onu. ama saat geçti artık açık çiçekçi bulamazdım. ulan salak kafam herşeyi düşündünde bunu nasıl atladın!
araba geldi nihayet, koşa koşa arabadan bir inişi vardı ki nasıl da sarılmıştık birbirimize sıkı sıkı hiç bırakmayacakmış gibi. kalbimin atışları dışarıdan duyulabilirdi. otogarı terk ettik eve doğru yol alıyoruz. evde herşey hazır tabi hediyesini masanın üzerine bırakmıştım. pasta da yanında üzerinde tek bir mum ve kalpten bir şekerin üzerine yazılmış iyiki doğdun mesajı. içeri girdik aşkım bunlar benim mi? çok teşekkür ederim diye sarıldı boynuma. açtı kutuyu buldu yüzükleri çok şaşırdı tabi hemen benim parmağıma ve kendi parmağına geçirdi. o anda bir kaç bişey söylemek istedim ama dilim tutulmuştu sanki hiç birşey diyemedim. sadece suratımda anlamsız bir gülümseme vardı. söyleyecek çok şeyim vardı aslında ama ağzımdan çıkmıyordu o sözcükler. pastayı yemedik o akşam birlikte uyumak için sabırsızlanıyorduk. ona sarılıp uyumak, sanki dünyanın en huzurlu şeyiydi. yüzümüz birbirimize dönük gözlerimiz gözlerimizde…

aslında hikayeyi burda bitirmek isterdim ikimizde böylesine mutluyken ama bir çok bekleyen arkadaş var.

bölüm9: aşkım bir sorun mu var?

geldiğnden itibaren ilk zamanlar çok güzeldi, hani derler ya aşkın en güzel kısmı özlemdir diye daha çok yakınlaşmıştık sanki birbirimize. böyle 1-2 ay geçmişti. daha sonraları bir soğukluk vardı sanki aramızda artık mesajlarında olsun konuşmalarında olsun aşkım, sevgilim vs kullanmıyor ismimle hitap ediyor, arasıra ellerini kaçırıyordu bazen. bunu dile getirmedim hiç ona çünkü gene de yaptığı şeylerle olsun beni sevdiğini hissediyordum. belki normaldi böyle olması ne de olsa bu benim ilk ilişkim sayılırdı bir yerde. içten içe üzülüyor da değildim bu duruma. sonun başlangıcı olacağı aklıma gelmezdi.

hata yapmıştım kimseye anlatmamalıydım bunları, bir şekilde kulağına gitmiş bir gün kızgın bir ifadeyle mert ben seni üzüyormuyum diye sordu. hayır aşkım oda nerden çıktı şimdi dedim. mert bir sıkıntın varsa paylaş benimle, anlat ki bileyim. oysa ben çok yanlış düşünüyormuşum, ben sırf o üzülmesin diye hiç bir üzüntümü, sıkıntımı anlatmadım hep içime attım. 3. kişilerden duymayım ben senin sıkıntılarını dedi.

tamam aşkım dedim o gün. ama ben ki en büyük sıkıntılarını en yakın dostlarına bile anlatamayan birisi bunu nasıl yapacaktım? nigar abla zekiye artık çalışmıcak dedi bana, bir nevi kovulmuştu yani. bunu benim ona söyleyeceğimi düşünüp hiç birşey söylememiş zekiyeye. o da cuma nerede çalışacağını öğrenmek için nigar ablaya gittiğinde sen artık çalışmıcaksın mert sana sölemedi mi deyince. hemen benim yanımda aldı tabi saoluğu mert ben senin neyin oluyorum diye sordu. o an öyle korktum ki tamam dedim ipler koptu.

hani mert sözvermiştin ben herşeyi hep başkalarından mı öğrencem diyordu, çokta sinirliydi haklıydı da bunda. açıklayama çalıştım ben, aşkım dedim seni üzecek bir şeyi ben sana söyleyemem üzgünüm benim yapım bu kimseyi üzemem ben bilerek. ama senin için değişmeye çalışacağım ve bunu başaracağım. böyle bitmişti o gün.

ben artık metroda çalışmak istemiyordum patronla aramız iyi değildi, sürekli iş arıyordum. nigar abla ve zekiye de benimle aynı fikirdeydi 1 yıldan fazla süredir çalışıyordum ama ne sigortası vardı, ne yemek, ne tatil. 28 kasım günü şimdiki çalıştığım işi buldum 1 aralıkta iş başı yaptım. 3 vardiyalı sistemde çalışçaktım ve görüşmelerimiz ister isteme kısalıcaktı. üzülme birtanem ömür boyu birlikteyiz deyip teselli ediyordu beni, başarılıda oluyordu. onunla geçirebileceğim daha bir ömür vardı önümüzde. kızımız olucaktı ismi bile belliydi ahsen koyacaktık ismini. bu da tesadüf ikimizinde en sevdiği isimdi.

10


ilk 16:00 – 00:00 vardiyası ile başladım. iş çıkışıydı mesaj attım aşkım diye, çıktın mı aşkım işten dedi, çıktım bitanem dedim, tamam o zaman ben yatıyorum aşkım dedi. o an çok etkilemişti beni bu konuşmamız, öbürgün okulu olmasına rağmen yatmamış benim işten çıkmamı beklemişti. beni gerçekten seviyordu, bende onu. iki hafta sonra 00:00 – 08:00 varidayasında sonun başlangıcıydı bu hafta.
bölüm10: bitti! mert

çarşamba akşamı işe gitmeden önce mesaj attım perşembe günleri öğlenden sonra dersi yoktu. aşkım dedim yarın öğlenden sonra bize gelebilir misin? birlikte uyumayalı çok uzun zaman oldu. sana sarılarak uyumayı özledim. hem uyandıktan sonra sana izletmek istediğim bir film vardı ya onu izleriz beraber diye. tarih 15 aralıktı .cevap vermedi bende üstelemedim. perşembe sabahı işten çıktım eve geldim yattım direk. saat 1 gibi uyandım telefona baktım mesaj yok sinirlendim tabi gelmek istemeye bilirdi birşeyde demezdim ama hiç cevap bile vermemişti. biliyorum saçma bir istekti benmkisi öğlen vakti niye uyuyasın ki hemde benimle. yazdım gönderdim. tabi niye isteyim ki diye cevap vermiş hemen ardından da bundan sonra hiç gelmem zaten demiş.

defalarca aradım açmadı mesajlar attım cevap vermedi. daha sonra daha sonra o akşam nigar, nigar ablanın yeğeni ve o sinemaya gideceklerini öğrendim. hemen bir çiçek yaptırdım o anda başka bir şey gelmedi aklıma ondan habersiz sinamaya gittim başladım beklemeye. bunlar gözüktü yürüyen merdivenler de çiçeği uzatmak için hamle yapmıştım ki bu beni görür görmez koşar adımlarla uzaklaştı ordan. öylece kala kaldım orda elimle çiçeklerle. nigar ablanın yeğeni aradı nigar abla arasa açmazdı, açtı telefonu konuştular gelmeyeceğini ve çiçekleri istemediğini söylemiş. nigar ablanın yeğenide tamam mert gidiyo gel sen, karşılaşmamanız içinde sen asansörle gel, mert merdivenlerden inicek dedi. çiçekleri bıraktım orda gittim, sadece gittim. mesaj attım affet beni aşkım bir anlık sinirle söyledim o sözleri. bitti mert artık ben yokum dedi.

bitmişti işte herşey, öyle seviyordum ki onu defalarca yalvardım beni affet diye. mert ben senin için öyle bir yerdeyim ki sanki ben hiç çabalamıyorum hep sen çabalıyorsun ben yokum artık. gene aynı şey olmuştu aşkım ellerimden kayıp gitmişti. hissisleşmiştim sanki hiç bir şey hissetmiyordum gene eskisi gibi olmuştum ne uyuyabiliyordum ne yemek yiyebiliyordum. haftasonu olmuş çarşı yazanede çalışıyordu gittim yanına, benden farkı yoktu sanki yüzü ve gözleri kıpkırmızı olmuştu, onunda uyumadığı besbelliydi. beni affetmiceksin değil mi dedim, evet dedi. üzgünüm dedim herşey için böyle olsun istememiştim hem de hiç. üzgünüm seni üzdüğüm için. mert dedi ben sana niye gelmedim biliyon mu sırf senin uykun bölünmesin, rahat uyu işe gidiyorsun. ben sana kıyamadım sen bana kıydın mert dedi. benim gözlerimden yaşlar süzüldü o anda. ağlama dedi mert ağlamak hiç bir şeyi değiştirmez. evet zayıftım, duygusaldım onun kadar bile güçlü değildim. bir erkek olarak ağlamıştım karşısın da, benim göz yaşlarımı ondan başkası görmemiştir şimdiye kadar ama onun yanında tutamamıştım göz yaşlarımı.

dükkanı kapatma vakti gelmişti hala onun yanındaydım, ayrılırken öpmek için yanağını uzattı ben ise direk sarıldım kulağına gitme aşkım ayrılmayalım, affet beni dedim. hiç bir şey demeden gitti. benim yüzümden olmuştu herşey kendi ellerimle yıkmıştım o yıkılmaz denilen sevgiyi, göz yaşlarına dünyayı yıkabileceğim insanı ben ağlatmıştım. kendi kendimi bitirmiştim.


11

affettirme çabaları:
ayrılmadan önce aşkım ellerin benim için önemli çünkü kalbimi ve ruhumu teslim ettim ben senin ellerine, onları benden uzaklaştır hiç yazmıştım bu soğuk davrandığı zamanda o gün seni çok seviyorum diye cevaplamıştı onu. bu seferde aynısını yazdım kalbime ve ruhuma iyi bak bitanem çünkü onlar hala senin avuçlarında. bu sefer doğal olarak cevap yazmadı tabi.

üniversite sömestıra girmişti memleketine gidicekti bu bende bunu biliyorum tabi çarşı yazanede sisteme bakıp hangi gün kaç arabasıyla gideceğini öğrendim. canan tan ın yüreğim seni çok sevdi adlı kitabını aldım birde mektup yazdım. o otogara gelmeden önce yazaneye bırakacak ordakilere de zekiye geldiğinde ona verirsizin diye tembihlicektim. planım bu şekildeydi. gittim otogara orda yoktu arabanın saaatinede daha çok vardı bir çay+ sigara yapalım öyle giderim dedim. çaylar geldi içtik tam ben gidecektim ki baktım kapıda arkadaşlarıyla duruyor. hiç bir şey demeden uzaklaştım. otogardan az ilerde durdum bir sigara yaktım. acaba tekrar dönüp onu görsem mi ama yanında arkadaşları var konuşamam ki. olsun en azından görmüş olurum. döndüm ben geri bu yüzüme bile bakmıyor. 1dk gelirmisin diye arkada ki odaya çağırdım. birbirimize selam vermeyecek kadar noldu bize dedim. dudaklarını bükerek bilmem dedi ve ayrıldı yanımdan. arabası geldi giderken herkese hoşçakal derken beni atladı. gittikten sonra baktım kitabı almış içinde ki mektubu da görmüş nigar abla hemen zekiye ye mektup mu yazdın dedi, bilmem yazmışımdır diye geçiştirdim.

ikinci dönem başladığında ben artık tekirdağ da olmayacaktım. lüleburgaza ailemin yanına dönmüştüm. facebooktan silmemişti beni sürekli aşk ve ayrılıkla ilgili sözler paylaşıyordu zaman zaman benim paylaşımlarıma yorum bile yapıyordu. bir gün arkadaşım beni bir resimde etiketlemiş cafe de oturuyoruz ben başımı arkadaşımın omuzuna koydum koyucam o derece yaklaşmışım o resim altında baya dalga geçti bizimle. mert kafanı kaanın omuzuna koyaydın iyimiş yazmış bu bunun üzerine baya muhabet döndü. biraz zaman geçti aradan mesaj geldi bir baktım zekiyeden. canım ya senin telefonun modeli neydi yazmış. modelini yazdım ve arkasına da hayırdır telefon mu alıcaksın yazdım. yoo öylesine sordum diye cevapladı. alla alla var bişey ama hadi bakalım dedim. yok bişey mesaj atmak istedim ama konu buladım dedi. bunun üstüne konuştuk biraz o gün. face den tüm paylaştıklarını beğenen bir eleman vardı. bir gün kızma ama bişey sorcam xxxx çok samimi arkadaşın mı face de tüm paylaştıklarını beğenmiş. ben cevap vermez diyordum ama cevap geldi. yoo silebilirim dedi, silmeni isticem o zaman dedim, sildim ki diye cevapladı. kendi kendime sevindim o akşam.

bu arada ona sürekli onu çok sevdiğimi ve içimde ne gelirse yazıp mesaj atıyordum. hiç cevap vermiyordu kızıp mert bana mesaj atma diyebilirdi ama demiyordu bu da bana cesaret veriyordu. 1-2 hafta bir şey yazmadım en sonunda ben seni çok seviyorum yazdım gönderdim. bu da nerden çıktı şimdi diye geri döndü hiiç dedim içimden geldi. başka bişey konuşmadık o akşam.

3 hafta önce de arkadaşım zekiyele konuştum dedi. faceşifresini verdi okudum konuşmaları benim hakkımda konuşmuşlar ve teyzesi öldükten sonra alıcam ben onu yazmış. bunu okuyunca mutlu oldum tabi sen var ya sen bitanesin yazıp mesajı gönderdim. gelen cevap beni şok etmişti. mert unut beni anladın mı herkes rahatlasın üzmeyim daha seni yeter ben sıkıldım mert üzülüyo lafından atma mesaj felan da artık. unutmak mı! asla unutmucam seni, unutamam da zaten seni hala çok seviyorum. yazdım. bn snın cnını acıymus gibi tam çözemediğim bir mesaj attı. evet dedim hala acı çekiyorum ama bunun seninle alakası yok. ben niye acı çekiyorum biliyor musun? ömrümün geri kalanını seninle geçiremeyeceğim için, seni bu kadar severken ayrı olduğum için ve bunların hepsine kendimin sebep olduğu için. madem bu kadar sıkıyorum seni bir daha mesaj atmam ama seni hiç unutmucam bunu bil. diye cevapladım, attığın mesajlardan sıkıldığım filan yok. ben seni bıraktım diye suçlanmaktan sıkıldım yazmış. hiç bir şey yazmadım daha sonra ben artık seni üzmek istemiyorum yazmış. bunun üzerine muhabbeti çevirdim.

böyle işte baştan köpürüyor sonra yumuşuyordu. en son da bunun bende büyük bir bavulu kalmıştı vermemiştim geri lüleburgaza taşınmadan önce çünkü o bavul benim zekiyeyi bir kez daha görme garantimdi. en sonunda vermeye karar verdim ama tabi boş olarak değil. aklımda bir fikir vardı; içini peluş oyuncaklarla dolduracak her birinin üzerine notlar yazacaktım. arkadaşıma anlattım bu fikri uygulamaya koyduk çıkıp piyasa araştırması yaptık o koca bavulu küçük peluş oyuncaklarla doldurmak çok zordu. girdiğimiz mağazanın birinde kocaman bir peluş ayı gördük. acaba dedik küçük ve çok sayıda peluş oyuncak mı yoksa bir tane büyük mü? en sonda o büyük olanı almaya karar verdik. birde pepee aldım küçük ayının kollarının arasınakoydum, tam da ayı pepee ye sarılmış gibi oldu. oyuncak bavula biraz büyük geldi, kapatmakta zorlandık. tek bir oyuncak olunca not işi yatmıştı, mektup yazmaya kara verdim ama ondan da vaz geçtim sonra çünkü ne tepki vereceğini bilmiyoruz.

2 hafta önce pazar günü otogarda çalışıyordu öğlenden sonra gittim bavulunu getirdim dedim koydum arkaya. biraz konuştuktan sonra ayrıldım oradan arkadaşla gezmeye çıktık. akşam mesaj geldi bu bavulun içinde ne var? bilmem açta bak dedim. bunun üzerine aradı beni yüksek sesle konuşuyor mert ne yapmaya çalışıyorsun sen biz artık sevgili değiliz. belki mutlu olursun diye düşünmüştüm. mert bak bundan sonra benim hiç hiç bir şey yapma anlıyormusun benim için parmağını bile oynatma… en sonunda niye yapıyorsun bunu diye sordu, belkide hala seni çok seviyordumdur dedim. iyi akşamlar deyip kapattı telefonu.

5dk sonra mesaj geldi canımı acıtıyosun yazmış. ben bu tür şeyleri seviyorsun ya biraz yüzünü güldürürüm diye düşünmüştüm anlaşılan yanılmışım diye cevapladım. bak hayatım olmaz sana da yazık dedi, peki. varlığım acı veriyorsa, seni mutlu edemiyorsam ya da edemiceksem, bir daha beni görmüceksin, duymayacaksın. sadece seni çok sevdiğimi unutma. yazdım, senin üzgün olman canımı acıtıyo dedi bir şey yazmadım daha sonra kimse inanmasa da ben seni çok sevdim yazdı. bunu biliyorum ve hissedebiliyorum. bence hala seviyorsun.. ayrıa bunu sadece benim bilmem ve hisssetmem yeter. başkaları istedikleri gibi düşünmekte özgür bu bizi ilgilendirmez, ilgilendirmemeli yazdım. arkasından ayrıca hediyen beni çok mutlu etti yazdı. gerçekten mi buna çok sevindim yazdım o akşamda konuştuk biraz.

ve günümüz; bir kere daha ben seni seviyorumlu filan böle baya duygusal bir mesaj yazmıştım. bir baktım mesaj geldi şaşırdım tabi beklemiyordum. kardeşinle konuştuk beni burgaza çağırıyor demiş. gelicekmisin dedim. işte gene konuştuk biraz galba gelicek o günden beri bir şey yazmadım çok tuttum kendimi neden tuttum onuda bilmiyorum şu anda bile engel olmaya çalışıyorum kendime birşeyler yazmamak için.

ayrılalı yaklaşık 5 ay oluyor hala zekiyeyi çok seviyorum, hala aklımdan çıkmıyor. doğum günümde bana mesaj atmıştı; doğum günün kutlu olsun canım ben bu günde yanında olmak isterdim çünkü çok beklemiştim başbaşa sen ve ben ama olsun bir gün bir yerde tekrar birleşirsek doğum gününde sana büyük bir hediyem var. iyi ki doğdun, iyi ki seni tanıdım. çok güzel şeyler yazmıştı etkilemişti beni, duygulanmıştım bana karşı olan böylesine büyük bir sevgiyi nasıl mahvetmiştim böyle, oysa o hiç haketmemiştii bunları sadece seviyordu. biliyorum bundan ne başka birisi beni onun gibi sevebilir ne de ben başkasını onu sevdiğim gibi sevebilirim.

umarım, umarım bir gün bitanem, affedebilirsin beni, umarım affettiğinde herşey için çok geç olmaz, umarım hayatında aldığın bu kararlar neticesinde pişmanlık yaşamazın.


12



EK:

geçen yıl yaz aylarında o beni aldatan, yalan üzerine yalan atan kız faceden dürttü bir anda intikam alma isteği bilirdi bende kendi ayaklarıyla tekrar gelmişti bana. ama mutlu bir birlikteliğim vardı bunu riske atamazdım. hiç cevap vermedim, bir kaç hafta sonra gene dürttü resmen şeytan dürtüyordu tuttum kendimi gene hiç birşey yapmadım. bu sefer 12 şubatta mesaj attı doğum günüydü o gün, tam geçen sene bu gün doğum günümü ilk sen kutlamıştın yazmış. gene kendi gelmişti bana.

aynen şunu yazdım cevap olarak; geçen sene iki gün öncede ilk sen kutlamıştın. hatta iyi ki varsın diyerek o günün müthiş derecede iyi geçmesini sağlamıştın. doğum günün gene aklımdaydı. çünkü o günler unutulmazdı benim için. çok seviyordum seni. hatırlarsın ya yazanede yanıma oturmuştun bir günde ben kıpkırmızı olmuştum. öyle işte sana dokunamayacak kadar çok sevdim ben seni. keşke herşey daha farklı olsaydı…

doğum günün kutlu olsun herşeye rağmen iyi ki varsın.

onunda yazdığı; Ben sana 2gn önce msj attm yine hatta tlfn elmd uyuyakalmşm snrada.dönmdn bna geri
saol yinede.bana aşk olma,uzerim seni dmiştm we suçluyrm blyrm.sana senin farkn hep buydu DOKUNAMAYACK KADAR SEVMEK…
Tekrardan gcmş dgm gun ktlu olsn yazdı.

arkasından doğum günümü unutmadığına göre sende unutulmayacak izler bırakmışım dedim. evet bıraktın dedi.

-BİTTİ-

son 1,5 yılım böyle işte arkadaşlar. unuttum ve ya atladığım yerler olabilir aklıma geldikçe ayrı bir mesaj olarak eklerim. kızların isimlerini vermeden yazacaktım ama bir yerden sonra tıkanıyor. sürekli ‘o’ diyerekte bahsetmek okurken sıkar. en sonunda yazdım bende isim. olabildiğince kısa yazmaya çalıştım bazı olayları bilerek atladım.

okuduğunuz ve güzel yorumlarınız için teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder