11 Ağustos 2012 Cumartesi

Aşk hikayemi anlatıyorum.Fazla uzun olmayacak. 10

DM-1
Kelimeler anlatmak istedikleriniz konusunda çoğu zaman yetersiz kalır.Normal bir okul günü olarak tahmin ettiğim o gün,tahminimde beni yanıltıp çok daha fazlasını başıma getirecekti.Okulu gördüğümde içimde oluşan hüzün veya benzeri duygu bunun bir göstergesiydi.
Bu duygu hüzüne biraz,pişmanlığa çok yakın bir duyguydu.Okulun 2 girişi vardı.Şimdiye kadar hiç alt tarafta kalan kapıyı kullandığımı hatırlamıyorum.
Okulun alt giriş kapısının önüne geldiğimde vücudumda hafif bir sancı hissettim.Kapıdan bir adım daha atıp içeri girdiğimde ikinci adımımı atamadan tüm eklemlerim kilitlenmişti.Omuzlarım,dizlerim,bileklerim alevler içindeydi sanki.O an vücudumu saran alevlerin beni ölüme sürüklediği aklıma gelmişti.O zamanlarda canım yandığında hep o acıya karşı gelmeye çalışırdım.Ancak bu öylesine fazlasıydı ki karşı koymayı aklıma bile getiremiyordum.Öylesine büyük bir acıydı ki vücudum üzerinde ölümsüzlüğün bağımsızlığını istiyordum.
Dizlerim artık bana itaat etmeyi bırakmış,yere düşmüştüm.Gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı.Son gördüklerim bana doğru koşan birkaç arkadaş ve öğretmenlerdi.Sonrasında ne olduğu hakkında bir bilgim yok.Gözlerimi açtığımda bir odadaydım.Buranın
müdürün odası olduğu anlamak çok ta zor olmuyor benim için.
Vücudumdaki yorgunluğa bir son vermek ister gibi başımı kaldırıyorum ancak yenik düşüyorum.Sadece göz kapaklarımı açabilecek enerji var üzerimde.O an tok bir ses
-İyi misin oğlum?
-Biraz,ne oldu bana?
-Bayılmışsın,ailene haber verdik,çok kötüysen bir hastaneye götürelim seni?
Ses bana çok tanıdık geliyor müdür yardımcısı olduğunu tahmin ediyorum aradan 5-10 saniye geçmeden Müdür yardımcısı yanıma geliyor tahminimi doğruluyor ve cevap veriyorum
-Hayır iyiyim saolun hocam.
Okula ailemin panik içerisinde girmesiyle kendimi önce arabada sonra evde buluyorum…
DM-2
Hikayemin başlangıcı tam olarak bu bölüm aslında.O gün apar topar hastaneye gidiyoruz.Ne kadar ağrılar azalsa da yine de dayanmakta güçlük çekiyorum.Doktorun ilk işi bana bir ağrı kesici vermek oluyor.Yavaş yavaş ateşim düşmeye başlıyor veDoktor 2 gün sonra tekrar gelmemizi istiyor.Yaşamamız gereken bu iki gün bir iki saatten farksız gelmemişti bana.Hastaneye 2. gidişimde doktor beni görür görmez ne olduğunu anlamadan hastanede kalmam gerektiğini,2 gün önce yapılan kan tahlilinin sonuçlarının pek de iç açıcı olmadığını söylüyor.Hemşire benden kan alıyor ve kendimi yatakta buluyorum.Hastanelerin olağan havası hakim kaldığım odada,hiç bir yerde bulunmayan o hastane kokusu,o ürkütücü sessizlik.Yanımızda bir hasta daha var.25 yaşlarında genç bir kız.Gözleri bir anda yaşarmaya başlıyor.Bu başlangıç yerini ağlamaya bırakıyor.Yorgun olduğu her halinden belli.Bir ara morarmış ama yinede büyüleyiciliğinden bir şey kaybetmemiş gözleri bana dönüyor.Ağlamaktan bitap düşmüş o hasta kız gülümsemeye başlıyor.Ondan etkilenip benimde yaşarmış gözlerimin içine bakarak ;
-Sulugöz neden ağlıyorsun?
Üzerimdeki şaşkınlıkla cevap veremiyorum ama elimde olmadan gülümsüyorum.
Kız kafasını tekrar öne çevirip öylece düşünmeye koyuluyor.Aradan bir süre geçtikten sonra kızın ailesi geliyor arkalarındaki paniklemiş doktorlar, Kızı yattığı yatak ile beraber panik içerisinde götürüyorlar.Kızın annesi sandığım orta yaşlı kadın bayılıyor,bunu gören kız bir çığlık koparıyor.Odadan çıkarken bana son kez bakıyor ve onu bir daha görmüyorum…
DM-3
3 tane doktor yanıma geliyor,önemli bir şeyin olmadığını benimle ilgili ağır bir hastalıktan şüphelendiklerini ancak öyle olmadığını söylüyorlar.Buna rağmen beni iki hafta kadar gözetim altında tutmaları gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamlıyorlar.
Ben hiçbir tepki vermiyorum.Ailem ne kadar rahatlamış gibi görünseler de içlerinde binbir soru olduğu anlaşılabiliyor.Yaklaşık 10 dakika sonra 2 tane hemşire gelip beni kalacağım odaya götürüyorlar.
O dakikadan sonra yaşayacaklarım benim için farklı bir şey olacaktı.Hayatımda yaşamadığım olaylara,tecrübelere karşı ilgi duymuşturum hep.Bu sebeple bu durum beni üzmüyor hatta mutlu bile ediyordu.
Odaya geldiğimizde yorgunluk yanına uykusuzluğu da alıp vücudumda hakimiyet kuruyor.Buna karşı gelmeyip saat öğlen 2 gibi uyumaya başlıyorum ve ilk günümü uyuyarak geçiriyorum.
Saat gece 1 gibi uyanıyorum.Etrafıma bakıyorum karanlık her yer.Annemin uyanık olmadığını anlamak için sesleniyorum ancak bir cevap yok.Yatağımdan usulca kalkıp aynı usulluk da ayaklarımı yere koyuyorum.Soğukluğu bedenimde hissedince ayakkabılarımı tutturamadığımı farkediyorum.Ancak ikinci deneyişim başarılı sonuçlanıyor…
DM-4
Yataktan kalktığım anda odadaki masayı aramaya koyuluyorum.Masayı bulmuştum,sıra radyom ve kulaklığımdaydı.Birkaç denemeden sonra onları da buluyorum yavaşça odayı aydınlatan ışığa doğru yöneliyor ve odadan ayrılıyorum.Hastanenin çıkışına geldiğimde
güvenlik görevlisi nereye gittiğimi sorunca bir an cevap bulamıyorum.Hava alacağım cevabını vermek doğru bir karar olacak ki görevli bir şey demiyor.
Dışarı çıktığımda gözüme görünen ilk banka yöneliyorum.Hava sıcak,bir yaz gecesi tarzında.Hafif bir ılıklık var,ne insan üşüyor ne de bunalıyor.Kulaklığımı radyoya takıp dinlemeye başlıyorum.Ne kadar içinde bulunduğum durumdan memnun olsam da 2 hafta burada kalacak olmam beni düşündürmüyor değil.Bu yüzden biraz eğlenmek istiyorum ve çok sık dinlediğim bir frekanstaki radyo programını dinlemeye koyuluyorum.Program beklentimi karşılıyor,eğlenmeye başlıyorum ancak zaman beni sırtımdan vuruyor saat çoktan 2 olmuş bile.Program saat 2:30′a kadar sürüyor.Ben bu durumdan memnunum uykum yok,karnım aç değil,hava gereğinden çok daha güzel ve bu eğlencemi bitirmenin bütün bunlara ihanet olacağını düşünüp programın olabildiğince uzun olmasını istiyorum.
Radyo programcısı bir ara şarkı çalmaya başlıyor. O an gözüm tam karşımda kalan bir ağaca takılıyor.Bu manzara bana öyle bir huzur veriyor ki hayal edemeyeceğim cinsten.Radyonun sesini biraz kısıp elimi bankın üzerine koyuyorum.Sadece birkaç saniye sonra
serçe parmağımda tatlı bir sıcaklık hissediyorum.Şuan düşünüyorum da refleks istem dışı olmasına rağmen kişi isterse bunu kontrol edebilir.O sıcaklığı başka birisi hissetse kuşkusuz bir anlık panikle elini geri çekerdi.
Ben ise bunu yapmıyorum.Hayatımın en büyük iç savaşlarından birini yaşıyorum.Bu savaşta verdiğim kayıplar yıllar sonra belli olacaktı.Parmağımdaki sıcaklığı hisseder hissetmez başımı o yöne çeviriyorum
Benim başımı çevirmem ile o da bana bakıyor ve gülümsüyor.Tüm bedenim kontrolümden çıkıyor ve vücudumu hissetmiyorum.O zaman da biliyordum ama şuan tekrar bunun farkında varıyorum;bir gün adımı dahi unutsam o bakışı asla unutmam.
Serçe parmağımdaki sıcaklık bu bakış ile birleşince kalbimin çalışma prensibini bozuyor,sanki bir mahkum gibi kalbim göğsümü parçalayıp dışarı çıkmak istiyordu.Hemen sol elimde kulaklığımı çıkarıyorum.Şaşkın görünümlü aşk dolu gözlerimle ona bakıyorum.
-Merhaba diyor olabildiğince tatlı bir ses ile.Serçe parmağımdaki sıcaklık konusunda işe ara veren reflekslerim bu defa çalışmaya başlıyor ve bende merhaba diyorum.
-Ne dinliyorsun?
Ses tonu insanın içine işliyor.
-Radyo programı diyorum.Bir süre sessiz kalıyor ve konuşma düğümünü açacak soruyu soruyor.
-Programın adı matrax mı?
-Evet,dinler misin sende?
DM-5
Kız kendimi bildim bileli dinlediğim programı yaklaşık 3 yıldır seyrek şekilde dinliyormuş.Fazla hayranı olmadığını da belirtiyor.Gecenin 3′ünde böyle bir olayın başınıza gelmesi durumunda düşündüğünüz tek şey bunların bir tesadüften çok daha fazla olduğudur.Benimde aklımdakiler bunlardan farklı değildi zaten.
Çok nadir konuşan ben bu misafir hakkında daha çok şey öğrenmek istiyor aynı zamanda gevezelik yapmamak için elimden geleni yapıyordum.Ancak içimdeki utanç merakımı bastırıyor normalde olduğumda çok daha sessiz kalıyorum.Ne olursa olsun üzerimde çok güçlü bir duygu olması beni yıldırmıyor utancıma karşı bir isyan çıkarıp merakımı gideriyorum;
-Neden burdAsın?
-Hava almak istedim
-Onu kastetmiyorum,hastanede neden bulunuyorsun?
-Bilmem,hasta olabilirim deyip gülümsüyor. ve;
-Uzun hikaye aslında.Eminim senin hikayen daha kısadır sen neden burdasın?
-Bilmem,hastanede kalmam gerektiğini söylediler ve buradayım işte.
-Ne yani bu kadar mı?Hastalığın hakkında hiç mi bilgin yok?
-Hayır
İsyan çıkardığım utancım bu isyanı bastırıp tekrar beni ele geçiriyor.Bu duruma kızın rahatlığı da yardımcı olmakta.Sessizliği bozma sırası ona geçiyor;
-Adın ne?
Samet cevabını veriyorum.Bu sefer ortamı kaplayan sessizlik ikimizde bozamayacağı kadar güçlü.Birkaç dakika geçtikten sonra kulaklığı kulağıma takıyorum,ne dinlediğimi düşünmeden öylece duruyorum.O an aklımda hiçbir şey yoktu.Kalbim vücuduma ihtiyacından çok daha fazla kan gönderiyordu.Sanki midem bulanıyordu.Karmaşık bir duygu içerisindeydim.Ben bunları düşünürken kız bir anda kalkıp gidiyor.O an öylesine canım yanıyor ki karşıma birisi çıksa bana karşı silah tutsa buna son vermek için ben basardım tetiğe.
Bu acının bir an önce sona ermesini istiyordum.Çırpınışlarım o kadar kuvvetliydi ki kız bunu hissetmiş olacak geri dönüyor ve birkaç dakika oturduktan sonra beni dürtüyor.Bunu yardım bekleyen küçük bir kız havasında yapıyor.Kulaklığımı çıkarıp;
-Efendim diyorum
-Bende dinleyebilir miyim seninle?
-Olur diyorum ve kulaklığın birisini ona uzatıyorum.Kulaklığı ona verirken elim onu eliyle temas ediyor istemediğim halde kulaklığı elimde düşürüyorum.Kız kulaklığı banktan alırken tebessüm ediyor.Başımı o anlık utanca öne eğiyorum.Sanki bu hatamı telafi etmek ister gibi radyoyu ona uzatıp
-İstasyonu sen ayarla istersen,ben sana uyarım.
oda bir hatan yok der gibi
-Benim içinde farketmez.Yinede fikrimi sorarsan bu istasyon iyi…
DM-6
Saat 4′e çeyrek var.Radyoyu dinlerken birkaç defa ona bakmıştım.Ay, ışığıyla bir insanı
ne kadar güzel gösterebileceğini kanıtlıyordu sanki.Ayağa kalkıyor
-Teşekkür ederim
-Anlamadım,ne için?
-Bilmem,bütün bunlar için işte.
Gülümsüyorum;
-Bende teşekkür ederim
-sen neden teşekkür ediyorsun ki?
-Bütün bunlar adına teşekkür ettiğin için.
Kız gülümsüyor.Bu saf bir gülümseme değil daha ziyade bir daha teşekkür etmesem daha iyi olacak der gibi.
Saçmaladığımın farkına varınca bir ağırlık çöküyor üzerime.Bu ağırlık yanında moralimi bozacak sorularda getirmiş.
Soruların cevaplarını da yine bu ağırlık veriyor.Kızın benden nefret ettiğine dair sorularımın cevapları, tamamen olumsuz şekilde.
Kızın yüzüne baktığımda tüm düşüncelerimi unutuyorum.Ay,bir insanı sadece ışığıyla bu kadar güzel gösteremezdi.
Onunda yaptığı bir sihir olmalıydı benim üzerimde.bu sırada o
-Neyse artık gitmeliyim sonra Görüşmek üzere diyor.İstemeyerek bende görüşürüz cevabını veriyorum.
Aslında bakarsanız şu dakikaya kadar anlattığım olaylar bir gencin hasta olması,hastanede kalması,yanına bir kızın gelip konuşması ve kızın genç
ile beraber radyo dinlemesinden ibaret.Ne kadar basit öyle değil mi?Zaten olayı karmaşık yapan bunlar değil,ayrıntılar.Kızı tanımıyorsunuz,
elleriniz birbirine değdiği halde ne o ne de siz ellerinizi hareket ettirme ihtiyacı duymuyorsunuz.Şuan nasıl bunları düşünüyorsam,kız gittikten
sonra aklımda olanlar da aynılarıydı.O dakikadan sonra yapılabilecek en iyi şeyin
yatağa dönüp uyumak olacağı aklıma geldi.Hastaneden içeri girip yatağıma doğru ilerliyorum.Karanlık,yerini aydınlığa bırakmaya başlamış.Yatağımda bir sağa bir sola dönüyorum.
Zor da olsa uyumaya başlıyorum…
DM-7
Sabah uyandığımda masanın üzerinde bir tepsi dikkatimi çekiyor.Haşlanmış yumurta(yerken haşlanma konusundan tam emin olamamıştım),krem peynir,reçel,yağ iki dilim
ekmek ve bir bardak çay.Hatırladıklarım bunlardı tepsinin içindekiler bilinen hastane kahvaltısıydı.Çayın üzerinden buhar çıkıyordu.Yeni getirilmişti yani bunlar.
Saat sabahın 9′uydu.Üzerimde inanılmaz bir yorgunluk var.Ayağa kalkıyorum ve odadan dışarı çıkıyorum.Annemi görüyorum;
-Kahvaltını ettin mi? diyor
-Hayır,ne kahvaltısı?
-Masanın üzerindekileri görmedin mi?
-Evet gördüm bana ait olduğundan emin olamadım.Elimi yüzümü yıkayayım geçiyorum şimdi.
Tuvalete gidiyorum.Çok sık karşılaştığımız aynaya bakma sahnesini yaşıyorum.Ellerim lavabonun kenarında yüzümü biraz incedikten sonra tekrar odama dönüp kahvaltı yapıyorum.
Saat 11′e doğru genç bir kadın doktor içeri giriyor ve bana bakıp
-Samet?
-Evet
-Gözetim süreni bir haftaya indirdik,belki de daha erken ayrılabilirsin,bunu anlamak için senden kan almamız gerekiyor.
Bana bir reçete verip kan alma odasına gitmemi istiyor.Şimdilik görüşmek üzere,geçmiş olsun dedikten sonra odadan ayrılıyor.
Reçeteyi alıp kan alma odasına giderken annemin gelmesine izin vermiyorum.Son günlerde fazlasıyla yorulmuştu zaten ona daha fazla eziyet etmeye hakkım yok.
Benim bu saf ve temiz düşüncelerimin karşılığı olarak kan alma odasında kıza rastlıyorum.
Merhaba,nasılsın? diyor ilk defa güneşin aydınlattığı bir ortamda onun yüzünü görüyordum.Farkediyorum ki güneş insanların güzelliklerini öne çıkarma konusunda
ay dan daha iddaalı.Bu işi hakkıyla yapıyor.
-İyi,ya sen?
-Bende iyiyim.
-Tahlil için geldin değil mi? diyor
-Evet cevabını veriyorum
-Anladım,o zaman sonra görüşmek üzere.diyor ve yanımdan geçip gidiyor.Gitmesine engel olmak istiyorum,ondan duymak istediğim birkaç cümle daha var.
-Şey,bir dakika bi’şey sorabilir miyim?
-Tabii ki.
-Bu akşamda gelecek misin?ben yine radyo dinliyor olacağım.
O an dünyaya geliş amacının,benim sorumun cevapsız kalmasını sağlamak olduğunu düşündüğüm birisi
-Kızım tahlili yaptırdın mı?sorusunu soruyor.
-Evet,baba
Adam beni baştan aşağı süzdükten sonra
-Arkadaşın sanırım
-Öyle gözüküyor,aslında tanışalı fazla olmadı.
bu sözler kızın bana karşı ilgi duyma ihtimalini iyice düşürmüştü.En azından ben öyle düşünüyordum.
-Sonra görüşmek üzere Samet diyor.
Her zaman ki gibi görüşürüz diyorum…
O gece programı dinlemeye koyuluyorum.Her geçen dakika beni korkutuyordu.Kimse gelmemişti.Saat 3 olduğunda odama döndüm.Programda ne oldu ne bitti hiçbir fikrim yoktu.
Aradan 2 gün geçmişti.Bu 2 gün dahilinde hiç onunla karşılaşmadım.Karşılaşmakta istemiyordum.Son konuşmamız beni 2.defa düşünmeye sürüklemişti.Kararım kesindi
kızın bana karşı en ufak bir ilgisi yoktu.
Cuma gecesi hastaneden çıktım.Görevli artık bir şey demiyordu.Önce biraz süzüyor sonra kafasını önüne çeviriyordu.Kulaklığı radyoya takıp dinlemeye başlamıştım.Zaman çok çabuk
geçmişti saat 1′di…
DM-8
Umutsuzluğun yol açtığı mutsuzluğa kapıldığım anda onun sesi tekrar kulağımda çınlıyor.İnanamadığım şey gözlerim değil kulaklarımdı.Başımı geriye çevirince onu görüyorum.
Gelip yanıma oturuyor.Elimin bankın üzerinde olmadığına öyle pişmanım ki.Bu sefer hissettiğim sıcaklığın kaynağı dizlerimdi.
Kulaklığı çıkarıyorum bana;
-Ee nasıl gidiyor
-Güzel her zaman ki gibi işte.
-Bende bu güzellikten faydalanabilir miyim?
-Nasıl yani? diyorum.Kızın bana şifreli bir şekilde sevgisini belli etme durumunu düşünüyorum.Bunun sadece benim düşüncem olduğunu belirten cümleyi kuruyor
-Radyo diyorum bende dinleyebilir miyim seninle?
-Elbette deyip kulaklığın birisini ona veriyorum.Bu sefer planlamıştım.Ne olursa olsun kulaklığı elimden düşürmeyecektim.Bu kararımın karşılığı olarak 1-2 saniyelik
tatlı bir sıcaklık parmağımdaki dokuları tam verimli çalışmasını sağlıyor.Aslında şansa inanmam ama o durumda neredeyse imkansız olan radyonun tam ellerimizin
temas ettiği anda düşmesi başka türlü açıklanamıyordu.Doğal olarak yine yüzüm kızarıyor yine başımı öne eğiyordum.Programı dinlemeye başlamıştık.Saatin erken olması onunla
daha fazla vakit geçireceğimi gösteriyor bu da beni mutlu ediyordu.Yalnız beni düşündüren başka bir şey daha vardı.Kızın mizah anlayışı.
Benim güldüğüm esprilere o gülmüyordu.Bu bende sayıları çok azmış gibi başka sorunlar da oluşturuyordu.Başta kızın programdan sıkılmış olma ihtimalini getiriyordu aklıma.
Saat 2:30 doğru kulaklığı çıkardı.
-Program bitmek üzere,biraz konuşalım mı?
-Olur,konuşalım
-Kendimizden bahsedelim istersen.Ben başlayayım çok iyi resim çizerim mesela.
-Ne türde resim çiziyorsun?
-Karakalem portre.
Gülümsüyorum,benden çok daha fazlasını istiyor ama;
-Ya sen,sen neler yaparsın?
-Çok sık radyo dinlerim.Sadece geceleri değil fırsat bulduğum her dakika.
-Güzelmiş.Samet sana ne diyeceğim bak yarın öğlen değişik bir şeyler yapalım mı?
-Hastanede kalan iki hasta değişik ne yapabilir ki?
-Seni bilmiyorum ama ben hasta değilim.
-Nasıl yani?
-Hasta değilim işte.İnsanlardan uzaklaşmak için hasta rolü yapıyorum.Ailem dışında herkes bunun farkında,doktorlar dahi bunu biliyorlar.Bunun bir önemi yok cevabın nedir?
-Tamam,olabilir saat kaç gibi buluşacağız?
-11 gibi buluşuruz.
-Tamam olur.
-Anlaştık o zaman gidip uyuyayım artık gözlerim şişmiş şekilde görmeni istemem.İyi geceler
-Sana da diyorum o gittikten sonra bende odama dönüyorum.Yatağımda yatarken bir soruyu cevapladığımda başka bir soru takılıyordu kafama,yarın olacaklar beni endişelendiriyordu.
Buna rağmen bir şeylerin istediğim yönde ilerlediğini farketmiştim…
DM-9
Sabah saat 8 gibi uyanıyorum.Kahvaltı yeni gelen hastalara saat 9 civarı veriliyordu.Kahvaltıyı dışarıda bir yerde ederiz diye düşünmüştüm gece ama kahvaltı bugün erken verilmişti.
İçimde mutluluk gibi bir his var.Aslında bakarsanız bu hissin tam olarak bir adı yok.Bir tutam heyecan,biraz merak, göz kararı kuşku karışımı bir duygu bu.Trajikomik haldeydim.
Daha birkaç gün önce tanıştığım bir kızla hastanede kaldığım,kalmam gerektiği halde buluşmaya gidecektim.Kahvaltımı yapıyorum,annem bana parlayan gözlerle bakıyor.Kim bilir
neler var aklında.Saat 11′e kadar oyalanmaya çalışıyorum.Saatler yavaş geçme konusunda birbirleriyle yarış içerisindelerdi.
Saat 11′e çeyrek vardı.Anneme saat 1 e doğru geleceğimi,hava almak istediğimi söylüyorum.Biraz şikayet edince moralimin çok bozuk olduğunu söylüyorum
ve beni anlayışla karşılıyor.Artık hiçbir sorun yoktu ortada,unutulmuş bir ayrıntı dışında.Saat belirlediğimiz halde nerede buluşacağımı konuşmamıştık.
O an ne yapacağıma bir türlü karar veremiyordum.Son çare her zaman ki bankın yanına gidip oturdum.Saat 11′i çoktan geçmişti artık umudum yoktu.
Her zaman bir umut olduğunu hatırlatan ince bir ses;
-Herşey iyi güzelde,biz buluşma yeri ayarlamadık.
-Bunu biraz erken farketmemiz ne güzel şey.
-Haklısın şuan bunun bir önemi yok.Ne yapıyoruz şimdi? diyor
-Aslında bana bu kadarı da yeterli bu şekilde durabiliriz.
-Günde en az 100 kişinin girip çıktığı bir yerde oturuyoruz.Seni bilmemde ben birilerinin bana bakarak geçmesinden rahatsız olurum.
-Tamam kalk o zaman.Hastaneden dışarı çıkalım 1 saatimiz var, diyorum
-Benimde anlatmaya çalıştığım buydu işte diyor.
Banktan kalkıp hastanenin çıkışına doğru gidiyoruz.Hastaneden çıkıncaya kadar içimde yoğun bir endişe vardı,zamanla yoğunluğunu kaybetse de yinede içimde
varlığını sürdükmekte.Otobüs durağına geliyoruz.Bana;
-Peki şimdi ne yapacağız?
-bilmiyorum,herhangi bir otobüse biner gezeriz işte.
-Tamam nereye gideceğiz?dur bir saniye ilk gelen otobüse binmeye ne dersin eğlenceli olabilir?
-Bu herkesin yaptığı bir şey,daha farklı bir şeyler yapalım.
-2. gelen otobüse ne dersin?
-Güzel fikir derim.
2 dakika sonra bir otobüs hemen arkasından da Mecidiyeköy’e giden bir daha otobüs geliyor.Otobüse biniyoruz parasını veriyorum.Yan yana 2 boş koltuk bakıyorum
ancak yok.Otobüsün arka taraftaki koridorunun olduğu yerde biri sağda diğeri solda boş iki koltuk gözüme çarpıyor.Gidip o iki koltuğa oturuyoruz.Bizi ayıran tek şey
o koridor oluyor.Ben koridorun bizi ayırmadığını belli etmek için;
-Farkında mısın? fazla tanımıyoruz birbirimizi,geziyoruz,eğleniyoruz,gecenin bir vakti konuşuyoruz,şuanda olmamız gereken hastaneden dışarı çıkıyoruz.Bunlar
bana biraz değişik geliyor.Daha doğrusu saçma geliyor.
-Bu şekilde düşünürsen tabi saçma olur.Gecenin bir vakti radyo dinlerken eğleniyoruz,birbirimizle çok rahat konuşabiliyoruz,yan yana vakit geçirmekten hoşlanıyoruz.
Bunlar sadece benim için böyle değilse,saçma gelmemesi gerekiyor.
-Dediğin şekilde düşündüm de yine saçma.
-Bazen düşünmemek daha iyidir,eğlenmene bak.
-Tamam bu daha iyi,diyorum.
Yaklaşık 20 dakika sonra Mecidiyeköy’e geliyoruz.Biraz geziyoruz,eğleniyoruz,bir yerde oturup tatlı yiyoruz.Zaman benim mutlu olmamı istemiyor.Saat 1′e çeyrek var.
-Gidelim artık diyorum merak etmişlerdir diye cümlemi tamamlıyorum.
-Haklısın,gidelim belki sonra yine benzer bir şey yaparız.
Geri dönmeye başlıyoruz.Adımlarım hızlanıyor,durağa tam yaklaşmışken;
-Samet! bir dakika gel şuna bak
Arkamı dönüyorum,eğilmiş yerde bir şeye bakıyor.O an onun adına öyle korkuyorum ki hemen yanına koşuyorum.Ufacık bir kedi.Sanki 5 dakika önce gözlerini dünyaya açmış.
Yanında kimse yok.Öylesine acı acı miyavlıyor ki.Yanımıza alalım diyor,onu kıramıyorum bu teklifini kabul ediyorum.Sonra otobüslerin kalktığı yere gelip,otobüse biniyoruz. kediyi elinde saklayarak arkaya yöneliyor parayı verip bende onun arkasından gidiyorum.
Durduk yere gülmeye başlıyor.Hayatımda yaşadığım en güzel anılar olacak bunlar diyor.
Onun bu mutlu hali beni de mutlu ediyor.Sonra bana;
-Kediye ne isim koyacağız şimdi ? diyor
-Kedi senin sen karar ver
-Benim kadar seninde bu kedi.
-Kar tanesine ne dersin diyorum
-Daha kötüsü olamazdı.Daha bize özgü olmalı,sürpriz yumurta nasıl? diyor
-Çok bize özgü cevabını veriyorum,gülmeye başlıyor bende gülümsüyorum.
-Tamam şaka yapma ciddiyim ben nasıl isim?
-Bilmem güzel.
-Ya aslında ikimizinde istediği bir isim olmasını istiyorum,diyor.
-Kar tanesi desenli sürpriz yumurta nasıl diyorum
Bazen insanlar konuşmadan onlarca şey anlatabilirler.Benim onun bakışlarıdan çıkardığım aşırı derecede saçmaladığımdı.
-Bir saniye diyor desen güzel isim aslında.
İtiraz edecek durumda değildim.Sen beğendiysen öyle olsun diyorum.
Otobüs, hastanenin durağına gelince iniyoruz…
DM-10
Hastaneden içeri giriyoruz.Bana;
-Kediyi ne yapacağız?
-Odaya alalım,bu sıcakta üşüyebilir sonuçta diyorum.
Bana bir süre kızgın şekilde bakıyor.
-Ben bir kutu bakayım, diyorum ve hemen yanından ayrılıyorum.
İçeride aşçı orta yaşlı bir kadın var.Boş bir koli falan var mı diyorum.
Biraz şaşırıyor.Ne için lazımdı diyor.
-Buradan ayrılan bir hasta var eşya götürecekmiş sanırım diyorum.
Sonra birkaç tane kutunun yanına götürüyor beni.İstediğini al diyor.
Kutular arasından en büyüğünü alıyorum.Odamın önüne geldiğimde kapıdan içeri bakıyorum annem odada yok.Sonra içeri girip bir tane plastik tabak ve kutu sütü alıyorum yanıma.
Dışarı çıkıyorum,bankın üzerine dökülen sarı saçlarını görüyorum.Yanına gidiyorum kediyi sevmekle meşgul.Ne kadar tatlı olsa da bu küçük misafir beni kıskandırmıyor değil.
Kediyi kolinin içine koyuyoruz.Tabağa süt dolduruyorum bir anda kutuyu almak istiyor elinin bana dokunmasıyla sütü elimden düşürüyorum.Hemen süt kutusunu düzeltiyor ve gülmeye başlıyor.
Bu beni mutlu ediyor.Kediyi süt içerken görünce kıskançlık konusunu birdaha düşünüyorum,her türlü benden daha tatlı gözüküyordu,ona karşı hiçbir şansımın olmadığını kabul ediyorum.
Kediyi güvenli bir yere aldıktan sonra odalarımıza dönmeye karar veriyoruz.Odaya girdiğimde anneme rastlıyorum.Konuşmamız ile birdaha hava alma konusunda izin alamayacağıma
dair şüpheler doğuyor içime.Tüm bunlardan sonra yatağıma yatmak zorunda kalıyorum.Yorgunluk baş gösteriyor yine.Hiç olmadığım kadar rahat ve mutlu bir şekilde uykuya dalıyorum.
Uyanıyorum.Saat 11:30 oda karanlık.Odada dolaşan bir sinek dahi benden daha fazla ses çıkabilirdi o an.Ayakkabılarımı giyiyor,odadan aynı sessizlikte ayrılıyorum.
Güvenlik görevlisi bana bakıp gülümsüyor.Bu gülümseme hadi geç der gibiydi.Bende gülümsüyorum.
Hastaneden dışarı çıkıyorum,yanıma radyoyu almıyorum.Bu gün 8. gün,günlerden çarşamba.Kadın doktor 7 gün kalacağımı söylemişti ama bu konu hakkında daha konuşmadı.
Ama ben Cuma günü çıkacağımı tahmin ediyordum. 2 Gün daha kalacaktım yani.Banka yöneliyorum.Nedense bir çarşamba günü için fazla mutluyum.Sessizliğin içime
işlemesine izin veriyorum.Fakat buna izin vermek istemeyen birisi;
-Sessizlik sana da ürkütücü gelmiyor mu? diyerek yanıma oturuyor.
-Hayır,biraz huzur veriyor aslında.
-Bunu bozdum sanırım.,özür dilerim gideyim ben istersen.
-Hayır bekle bana huzur veren sadece sessizlik değil.Sende bunlar arasındasın.
Kısa şekilde tebessüm ediyor.
O an hiç bu kadar samimi olduğumuzu farketmemiştim.Bir süre sessiz kalıyoruz.Birbirimize(en azından ben)bakmıyoruz.Elimi bankın üzerine elinin biraz yakınına koyuyorum.
O da elini yaklaştırıyor,sonra ben ve tekrar o.Ellerimiz tam birbirlerine kavuşacakken elimi geri çekiyorum.ve;
-Odalarımıza gidelim,artık geç oldu diyorum.Yüzünü ekşitiyor
Bunu neden yaptğımı sormayın,şuan dahi buna cevap veremiyorum.
-Sana söylemek istediğim bir şeyler var diyor.
Benden bir cevap beklemeden devam ediyor.
-Başımıza ne gelirse gelsin nefes aldıktan sonra gerisinin bir önemi kalmıyor.Bir gün ayrılacağız elbet,birgün öleceğiz elbet,sonunda bizi bekleyen
bir ölümü aklından çıkarmamanı istiyorum senden.
Böyle bir konuşma yapmasını hiç beklemiyordum.Fakat beni bu kadar şaşırtmak ona yetmiyor,devam ediyor konuşmasına;
-Aslında insanları dikkatli incelersen hiç kendini yormadan dünyanın en iyisi olabilirsin,dünyanın en güzel kızıyla evlenebilir,en zengin kişi olabilirsin.
Ancak bunlar sana hiçbir şey kazandırmayacak.İnsanların akıllarında kalmayı iste hep.Onları mutlu etmeyi,onlara anılar vermeyi amaçla.Bunlar mutlu ve güzel anılar olsun.
Nefes aldığım sürece aklımda olacaksın diyor ve arkadaşım kelimesinide cümlesine ekliyor.Görüşmek üzere diyerek yanımdan ayrılıyor.
Arkadaşım,9 harf,4 hece bir insanı nasıl bu kadar etkileyebilir,nasıl bu kadar kahredebilir ki?
Bu sefer vücudum tamamen kontrolüm altında ama yinede istemeyek görüşmek üzere diyorum.
O gittikten 2 dakika sonra hızlı bir şekilde odama dönüyorum.Uyku tutmuyor,ne yaparsam yapayım söyledikleri hiç aklımdan çıkmıyor.Sessiz sessiz ağlıyorum,gözyaşlarım yanaklarımdan yastığıma bir yolculuğa başlıyor
Bu kısa mesafeyi uzun sürede katediyorlar.O an ne yapabileceğimi düşünüyorum.Adımı kim olduğumu her şeyi unutmak istiyorum.Olmuyor ama bir türlü yapamıyorum.
Odaya yansıyan küçük bir ışık bir kalem ve kağıdı gösteriyor bana.O an kızın tüm söylediklerini bir bir oraya not alıyorum.Biraz kafam bulanık,ama yinede rahatlatıyor bu.
Saat 4′e geliyordu,uyumak üzereydim.Gözlerim bu acılara daha fazla dayanamıyor,kapanıyorlardı…
DM-Son,İsimsiz İnsan-05.05.2010
Sabah oluyor.Başım aşırı derecede ağrıyor.İlk işim kahvaltı etmek oluyor.Karar vermiştim dün geceyi hiç düşünmeyecektim.Bu kararımı aklım dışında hiçbir şey kabul etmiyordu.
Hatta aklım bile kabul etmekte zorlanıyordu bunu.Annem beni üzgün görüyor.Bana nasıl yardım edeceğini bilmiyor.İstersen biraz hava al diyor bana.Her zaman ki
banka oturuyorum.Koşuşturan insanları izlemeye koyuluyorum.Genç bir adamı görüyorum elinde bir demet çiçek ile arabadan iniyor.Hızlı adımlarla hastanenin
aşağısında doğru yürüyor.O yönde genç bir kadın ve onun hemen yanında yaşlı bir kadın daha yürüyor.Genç kadın toparlıyor ve ayağının üzerinde durmakta güçlük çekiyor bu her halinden belli.
Genç kadın bir ara başını yukarı kaldırıyor ve koşuşturan adamı görünce bir çığlık koparıyor,annesi olarak tahmin ettiğim yaşlı kadının elini bırakıp az önce yürümekte zorlanırken şimdi ise
adama doğru koşmaya çalışıyor.Bu görüntü adama da yansıyor ve o da koşmaya başlıyor.Alışıldık bir sahne ile karşı karşıya kalıyorum.Kadın adamın boynuna atlıyor
ve ağlamaya başlıyor.Bu sahne ne kadar bilindik olsa da yine de hayranlıkla izliyorum.Unutmaya çalıştığım düşünceler,hala var olduklarını kanıtlıyorlar bana.Tam o anda
arkamdan kalbime işleyen bir ses;
-Ne güzel bir manzara
-Haklısın,otursana
-Her zaman ki gibi yalnızsın,bunu gidereceğim bir süreliğine bana kızmıyorsundur umarım?
-Hayır,bu aklıma bile gelmemişti.
Günler sonra onu ilk gördüğüm,ilk defa yanıma oturduğu anda olanlar şimdi tekrar başıma geliyordu.Serçe parmaklarımız büyük bir özlem gideriyorlar.İstemediğim halde
tekrar elimi geri çekiyorum bir an.Ellerimiz arasında ki mesafe öyle uzak geliyor ki bana.Tam o sırada elini elimin üzerine koyuyor;
-Şu aşk denilen şey ne garip değil mi?ne mesafeler,ne hastalıklar ne de başka bir şey engel olabiliyor.
Bedenim cehenneme düşmüş gibiydi gözümden bir damla yaş yanaklarımdan süzülüp betonu ıslatıyor.
-Samet,seni seviyorum ve hep seveceğim.
Ben hiçbir cevap vermiyorum.Ayağa kalkıyor ve gidiyor.
O dakikadan sonra bir daha onu hiç görmüyorum.Odama dönüyorum yatağıma tam yatacakken içinde bir not görüyorum üzerinde;aşk bir defa çıkar insanın karşısına
ben aşık oldum,desenli yi yanıma alıyorum,kendine iyi bak,imkansız ya yinede görüşmek üzere…
İşte o dakikaya kadar yapamadığım,utancımdan soramadığım,bir şey vardı.Hiç bilmediğim adını daha sonrasında da öğrenemiyorum.Hayatımın parçası haline gelen bu kızın
ayrılışı,hayatıma girişi kadar hızlı oluyor.Başımı yukarı kaldırıyorum odadan dışarı kayıyor gözüm.Onu son kez görüyorum,bana son kez gülümsüyor tanıştığımız zaman ki
gülümsemesinden farksız şekilde.Yavaş yavaş hastanenin kapısından dışarı çıkıyor.Hastanenin kapısı kapanıyor,kalbime açılan kapılar ile birlikte…
SMTKÇK
Son konuştuğumuz gecede söylediklerini not aldığımı söylemiştim.Bundan esinlenerek bir yazı yazmıştım.İsterseniz o yazıya da buradan ulaşabilirsiniz.


Giriş için bir cümle üretmekte zorlanıyorum,tek bildiğim şey iyi başlarsam iyi dEvam eder.Şansa inanmıyorum sizde inanmayın,öyle bir şey yok varsa da bu tamamen sizin elinizdedir.Oturduğun yerden kalkmalısın artık
bu şekilde sevgili bulunmuyor o aradığın kişiyi bu şekilde mi bulacaksın?bırak ta vücudun biraz güneş görsün,görsün ki farklı insanlarla tanışa bilesin.Ama çıksa ne olacak öylesine boş yaşıyorsun ki ,gerçekten karşına
çıkmakla kalır ömrün boyunca seveceğine inandığın kişi.Gerçekten aradığın insan çıksa karşına belki, aylarını,yıllarını harcadığın düşüncelerini cümleye çevirmek isteyeceksin en fazla birkaç saniye sürer onları söylemesi ancak açılmayacak
ağzın.Yaşıyorsun sana kalsa,yaşadığının farkındasın,farkında mısın günler geçiyor,yıllar geçiyor,ne çabuk geçti çocukluğun ne çabuk geçiyor gençliğin farkında mısın?ne kadar fazla insan eksilmiş hayatından farkında mısın?

Derdin ne senin?daha başlangıçta şanslı değil miydin sen?binlerce sperm arasından en iyisini seçen yumurta seni seçmedi mi?
Artık kendine gel kaybettiğin şeylerin yasını tutmanın anlamı yok,milyarlarca insan arasından seni çok sevebilecek çok güzel,dürüst,zeki bir insan yok mu yani?
Bak bir etrafına diğer insanlarda senin gibi, onlarında acıları,sevinçleri,mutlulukları var.Kaç tanesinden haberin var?Kaç tanesi seni biliyor ki aşık olsun?
Bu mantıkla devam edersen mezarına toprak atacak arkadaşın bile kalmayacak,hiç tanımadığın insanlar öldüğünü söyleyecek yakınlarına.Artık kendine gel yaşıyorsun sen,
hayattasın,dur Ve düşün dertlerinle yaşıyorsun,iyi kötü her şeyle yaşıyorsun,belki körsün ama duyabiliyorsun şimdi benim kör arkadaşım gözlerini açmadan nasıl iyi olan bir şeyler görebilirsin?

Tam şuanda bu cümlenin sonundaki noktayı görünce dur sadece birkaç dakika ömründen çal kendine gelMek için,şimdi düşünmeye başla yaşıyorsun senden önemli hiçbir şey yok şu dünyada, lütfen artık yaşadığını
kendin için yaşadığını ölümün çok hızlı geldiğini hatırla düşün hepsini bir bir dertlerine noktayı koyuyorum dostum düşünmeye başlayabilirsin ben gidiyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder